Emsile.Com

Fatih Camii, Emsile.com, Sarf, Nahiv, Fıkıh, Hukuk, Mantık ilimleri

SADİ’NİN BOSTAN’I VE EZOP MASALLARI’NDA ORTAK TEMALAR

1
Çukurova Üniversitesi
Fen-Edebîyat Fakültesi
Türk Dili ve Edebîyatı Bölümü
ÖZET
Bu makalede doğuya ait bir eser olan Sadi’nin Bostanı’yla batı’ya ait bir eser olan Ezop
Masalları, özellikle temaları bakımından karşılaştırılmış ve her iki eserdeki ortak
değerlerin belirlenmesine çalışılmıştır. Her iki eserin taranması ve belirlenen temaların
incelenmesi sonucunda, farklı yaşam biçimlerine sahip olmalarına rağmen doğu ve batı
toplumlarının benzer duygu ve düşünceleri paylaştıkları görülmüştür. Bilhassa adalet,
cömertlik, sevgi, alçakgönüllülük, kanaat, kendini bilme, terbiye gibi değerler her
iki toplumca önemsenmiştir. Kanımızca farklı yapılara sahip doğu ve batı toplumlarının
benzer kültürel değerleri benimsemelerinin başlıca nedeni, toplumsal yaşamın kendisi
olmakla birlikte tarihin eski dönemlerine kadar uzanan toplumlar arası ilişkiler ve edebî
eserlerdir.
Anahtar Kelimeler: Sadi, Bostan, Ezop, masal, ortak temalar, doğu edebiyatı, batı
edebiyatı.
ABSTRACT

Müstesna المُسْتَثْنَى:

Müstesna المُسْتَثْنَى:

حَضَرَ الأَصْدِقَاءُ إِلاَّ عَلِيًّا / Ali'den başka bütün arkadaşlar geldi.

طَارَ الحَمَامُ إِلاَّ وَاحِدَةً / Biri hariç güvercinlerin hepsi uçtu.

فَتَحْتُ النَّوَافِذَ إِلاَّ نَافِذَةً / Bir pencere hariç diğerlerini açtım.

عَادَ المُسَافِرُونَ إِلاَّ أَخَاكَ / Kardeşinden başka bütün yolcular döndü.

Açıklama:
Örneklerde görüldüğü gibi إِلاَّ ve benzerlerinden sonra gelen isim, önceki kısmın hükmünün dışında kalmıştır.
İlk cümlede arkadaşlar gelmiş olmasına rağmen, Ali gelmemiş ve cümlenin ifade ettiği hükmün dışında kalmıştır.

Dikkat!

- İstisna edatından sonra gelen isme Müstesna المُسْتَثْنَى denir.
- İstisna edatından önce gelen isme Müstesna Minh المُسْتَثْنَى مِنْهُ denir.

Örnek:

جَاءَ الطُّلاَّبُ إِلاَّ خَالِدًا / Halit'den başka bütün öğrenciler geldi.


جَاءَ الطُّلاَّبُ kısmına "Müstesna Minh المُسْتَثْنَى مِنْهُ" denir.

إِلاَّ kısmına "İstisna Edatı أَدَاةُ الإِسْتِثْنَاءِ" denir.

MEHMED RÂ’İF’İN HÂTIRA-İ ESLÂF İSİMLİ ESERİNDE BULUNAN FARSÇA BEYİTLER

Selçuk Üniversitesi/Seljuk University
Edebiyat Fakültesi Dergisi /Journal of Faculty of Letters
Yıl/ Year: 2010, Sayı/Number: 24, Sayfa/Page: 121-144
Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi
Doğu Dilleri ve Edebiyatları Bölümü
ibrahimkunt@yahoo.com
Özet
Mehmed Râ’if, 1863 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. İlköğrenimini İstanbul’da, liseyi
Şam’da, Mekteb-i Harbiye’yi de İstanbul’da tamamladı. Ömrü boyunca askerî okullarda
öğretmenlik yapan Mehmed Râ’if, edebî ve tarihî birçok kitap yayımladı. Yayımladığı ilk kitap
olan Nükât-ı Edebiyye içerisinde Türkçe, Farsça ve Arapça birçok edebî nükte bulunmaktadır.
Hâtıra-i Eslâf onun aynı tarzda yayımladığı ikinci edebî eseridir. Yazar eserin girişinde,
Arapça ve Farsçanın kolayca anlaşılmayan edebî nüktelerini açıklamayı hedeflediğini
söylemektedir. Eserde elli civarında Arapça ve Farsça edebî nükte ile birçok Türkçe beyit ve
mısra bulunmaktadır. Eser; tarih düşürme beyitleri, muammalar, bilmeceler, görsel şiirler, İslam

İRAN'DA BEKTAŞÎLİK İZLERİ

İRAN'DA BEKTA,ŞÎLİK İZLERİ
Dr. Yasar KALAFAT
Halk Bilim Uzamın, Yazar
İthaf:
Bektaşîliğin İran boyutu hakkında izlenimlerimi aktarmaya çalışacağım. Bu kısa gözlem yazıma
başlarken rahmetli Kadri Erogan'ın aziz hatırası önünde saygı ile eğiliyorum. Yazmaya " çalışacaklarımı
ona, onun sohbetinde anlatabilmeyi çok isterdim. Yazımdaki tespitler, bir anlamda onun bize nasihatı,
ulaşılmasını arzuladığı hedefleri ve biraz da vasiyeti idi.
Hocamızla Hacı Bektaş Kasabası'nda, Hacı Bektaş Sempozyumu'nda yanılmıyorsam 1986
yılında tanışmıştık. Dostluğumuz kesintisiz sürdü. O, Uğur Sümer, Prof. Dr. Abdurrahman Güzel'le
yaptığımız sohbet toplantılarında, Bektaşîlik gerçeğinin gün ışığına çıkarılması ihtiyacı üzerinde
duruyorduk. İstismardan kurtarılmasını istiyorduk. Nihayet bunun ancak ilmî çalışmalarla
olabileceğine karar verdik. Çalışmaların üniversite ile organik bağı olmalıydı. Akademik çalışmalar

Osmanlıca'da Kullanılan Farsça Kelimerdeki İsimden İsim Yapma Ekleri

Farsça'da bazı isimden isim yapma ekleri ve yazılışları aşağıdaki gibidir :

بان (-bân) : Bir şeyi muhafaza eden , koruyan anlamı verir. Örneğin : باغبان (bağbân : bağ bekçisi, bahçevan) , سايه بان (sayebân : gölgelik)
دان (-dân) : Bir şeyin korunduğu veya muhafaza edildiği alet. Örneğin : چايدان (çaydân)
کاه (-gâh) : Yer ve zaman belirtir. Örneğin : اوردوكاه (ordugâh : ordunun bulunduğu yer) , اقامتکاه (ikâmetgâh)
کان (-gân) : Örneğin : بازاركاه (bâzârgân->bezirgan=tacir)
کده (-gede) : Yer ismi yapar. Örneğin : ميکده (meygede:meyhane)
ستان : Yer ve zaman özelliği verir. Örneğin : تركستان (Türkistan) , زمكستان (zemistan - kış mevsimi)
كار (-kâr), گار (-gâr) , كر )-ger) : Bir işi sürekli yapma ve meslek edinmiş anlamı verir. Örneğin : زيانكار (ziyankâr) , زركر (zerger : kuyumcu)
سار (-sâr) : Yer ismi yapar. سنکسار (seng-sar : taşlık)
شن (-şen) : Yer ismi yapar. کلشن (gülşen : gül bahçesi)

İran Türklerinde Kimlik Meselesi

bilig Ê Yaz / 2004 Ê sayı 30: 51-84
© Ahmet Yesevi Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanlığı
Özet: Bu makalede İran ve Güney Azerbaycan Türklerinin özellikle
20. yy’da, yani Türkçenin İran’da yasak olduğu bir dönemde kimliklerini tanıma ve koruma yolundaki faaliyetleri; İran’da Türkçe basınyayın hayatı ve Türk aydınlarının karşılaştıkları sorunlar ele alınmaktadır. Bu çalışmada ayrıca İranlı Türklerin son yıllarda Azerbaycan Türkçesiyle neşrettikleri 30’dan fazla dergi hakkında bilgi verilirken Türk dili, edebiyatı ve tarihi konusunda onlarca eserin yayımlanması ile ilgili geniş değerlendirmeler yapılmıştır.
Anahtar Kelimeler: İran Türkleri, kimlik meselesi, Türkoloji, basın-yayın hayatı, Varlık dergisi.
Giriş
10 Şubat 1828’de 16 yıl süren bir savaş sonrasında Rusya ve İran arasında
imzalanan Türkmençay Anlaşması ile Azerbaycan ikiye bölünmüş, Aras
nehrinin kuzeyi Çarlık Rusyasına, güneyi ise Kacar sülalesi yönetimindeki
İran’a bırakılmıştır.

KUR’ÂN’LA İLGİLİ İLK FİLOLOJİK ÇALIŞMALARIN TEFSİR İLMİ AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ

db11/1 Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi Cilt 11, Sayı 1, 2011 ss. 37 -63
Özet
Kur‟ân‟la ilgili tefsir hareketi onun inişiyle başlamıştır. Kur‟ân‟ı ilk tefsir etmeye
başlayan kişi de şüphesiz Hz. Peygamber‟dir. Kur‟ân‟ın ihtiva ettiği anlamları ortaya
çıkarma faaliyeti sahabe ve tâbiînle devam etmiştir. Hicrî ikinci asrın ortalarına
gelindiğinde Kur‟ân‟ın filolojik tefsirini konu edinen garîbu’l-Kur’ân, me‘âni’lKur’ân‟
ve i‘râbu’l-Kur’ân gibi isimler altında dilcilerin kaleme aldığı Kur‟ân odaklı
çalışmalara rastlanır. Bunun yanında müşkilü’l-Kur’ân ve vücûh ve nezâir olarak
nitelendirilen çalışmaların da erken dönemlerden itibaren başladığı görülmektedir.
Bu alanda çalışma yapan müelliflerin eserlerinin çoğu ne yazık ki günümüze
ulaşmamıştır. Biz bu çalışmada filolojik tefsirle ilgili kaleme alınan eserleri tefsir
ilmi açısından değerlendirmeye çalışacağız.
Anahtar Kelimeler: Kur‟ân, tefsir, filolojik tefsir, garîbu‟l-Kur‟ân, Meaâni‟l-Kur‟ân.


SİR THOMAS ROE’A GÖRE BABÜR İMPARATORLUĞU SARAYINDA NEVRUZ

Nowruz Festival in the Mughal Empire According to Sir Thomas
Roe
ÖZET
Birçok kültürde yeri olan, baharın gelişi ve yeni yılın
başlangıcı olarak sayılan Nevruz bayramı Babür İmparatorluğu’nda da
kutlanmıştı. Ekber döneminde Babürlü sarayına giren bu bayram
Cihangir ve Şahcihan döneminde de gelenek olarak devam etmiştir.
Nevruz bayramına diğer devletler ve toplumlar gibi Babürlüler de
önem vermiş, özen göstermişlerdir. Fakat Alemgir’in genel
politikasından Nevruz bayramı da etkilenmiştir. Bunun Zerdüşt
geleneği olduğunu söyleyerek Nevruz törenlerini yasaklamıştır. Bu
makalede Hindistan’da kurulan Babür İmparatorluğu’nda Nevruz’un
nasıl bir yere sahip olduğu açıklanmaya çalışılmıştır. İlk olarak Sir
Thomas Roe’nun kim olduğu ve eserinden kısaca bahsedilmiştir.
Ardından Nevruz’un tanımı, hangi kültürlerde var olduğu, ne gibi
törenler düzenlendiği, İran, Türk ve İslam kültüründeki yerinden
bahsedilmiştir. Son olarak da Babür İmparatorluğu’nda ki yerinden
bahsedilmiştir.

HİNT VE İRAN MİTOLOJİLERİNE GÖRE “MİTRA”

e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi -www.e-sarkiyat.com- ISSN: 1308-9633 Sayı:X Kasım 2013 26
HİNT VE İRAN MİTOLOJİLERİNE GÖRE “MİTRA”
Yrd. Doç. Dr. Hayreddin KIZIL
Dicle Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi
Özet:
Mitra, antik Arilerin asırlarca inandıkları Güneş ışığı ile ilişkilendirilmiş bir
tanrıdır. Mitra tapımı antik Arilerin göçlerinden sonra ortaya çıkan Hint ve İran Arilerinde
de devam etmiştir. Her iki toplumun kutsal kitaplarında Mitra ile ilgili bölümlere
rastlanmaktadır. Fakat Hindistan’da ilk dönemlerde bu inanç çok güçlü iken sonraları
etkisini kaybetmiştir. Mithra olarak isimlendirildiği İran’da ise Hindistan’dakinin aksine
farklı dönemlerde değişik şekillerde ortaya çıkmıştır. Bu makalede Hint ve İran
toplumlarındaki Mitra inancının tarihsel değişimi ve özellikleri incelenmiştir. Makale
hazırlanırken Rigveda ve Avesta ile bu iki kitap hakkında yapılmış çalışmalardan
faydalanılmıştır.
Anahtar Sözcükler Rigveda, Avesta, Mitra, Mithra, Hint, İran

ŞARK-İSLÂM KLASİĞİ PENDNAME’YE GÖRE KİŞİLİK TİPLERİ ve MUTLULUK YOLLARI

db12/1 Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi Cilt 12, Sayı 1, 2012 ss. 7 -29
Özet
Önemli bir Şark-İslâm klasiği olan Attar‟ın Pendname‟si, bir öğüt kitabı olmasının
yanında, zengin psikolojik motiflerle doludur. Özellikle pedagojik açıdan, dinî-
ahlâkî düzlemde olumlu davranış değişikliğinin amaçlandığını görmekteyiz. İşte
makalemizde, eserin bu yönü dikkate alınarak insan psikolojisine ilişkin yakla-
şımlardan kişilik tipleri ve davranış özellikleri ile mutluluk yolları konularındaki
yaklaşımlar ortaya konulmuştur.
Makalemizde nitel araştırma yöntemlerine başvurularak, doküman incelemesi
yöntemi kullanılmıştır. Elde edilen bulgular, betimsel analiz tekniği kullanılarak
analiz edilmiş ve daha sonra da yorumlanmıştır.
Ulaşılan bulgular bağlamında Pendname‟de temel dört kişilik tipi tespit edilmiş
ve mutluluk için erdem ve ahlâka dayalı çeşitli tutum ve davranışlar öngörüldü-
ğü tespit edilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Pendname, öğüt, kişilik, mutluluk


Arapça Tercüme Teknikleri 3

Arapça Tercüme Teknikleri

B-FAİL
* Fail, fiil cümlesinin ikinci öğesidir. Türkçe’deki öznenin karşılığı olup tam ve malum fiillerin kendisine isnad edildiği isimlerdir. Çekim eki almazlar. Mücerreddir, yalın durumundadır.
* Fail, cümlede sarih, müevvel ve zamir şeklinde olmak üzere üç kısımda görülür.
- فتح الأستاذ الباب “ Öğretmen kapıyı açtı.”
- يسرني أن ألقى هذه الرسالة “ Bu mektubu almak beni sevindirdi.”
- طرقت الباب حتى كل متني “ Yorulana kadar kapıyı çaldım.”
* Fiil cümlesinin faili, isim cümlesinin mübtedası konumundadır. Türkçe’de ise öznedir.
* Fiil faille müzekker ve müenneslik yönünden uyum içindedir. Fail açık gelirse fiil daima müfrettir.
* Failin cümle içindeki yeri genellikle fiilden sonradır. Fakat bu şart değil fiille failin arasına diğer unsurlar girebilir.
a) Naibü fail (Sözde özne)
* Naibü fail, cümlede failin yerine geçen ve onun vazifesini yapan öğedir.
* Türkçe’deki edilgen fiil manasına gelir. Türkçe’de ismin çekim eki almamış yalın halidir.

ARAP BELAGATI VE EDİMBİLİM

Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi
4 (2013), ss. 229-254.
ARAP BELAGATI VE EDİMBİLİM
Badis Lehvîmel | çev. Ahmet Kaplan
Muhammed Hidar Ü. Dil ve Edebiyat F. | Recep Tayyip Erdoğan Ü. İlahiyat F.
Öz: Edimbilim, teşekkül süreci devam eden, farklı disiplinlerden veriler alan,
batıda felsefe alanında ortaya çıkmış ancak dilbilim alanında önemli bir yer
edinen inceleme alanıdır. Dile getirdiği farklı ve kapsayıcı yaklaşımıyla dikkat
çekmiş ve dil alanında önemli ilerlemeler kaydetmiştir. Buna karşın Arap
belâgatı Kur'ân’ın incelenmeleriyle gün yüzüne çıkan özellikle Arap dilinin
incelendiği alandır. Edimbilim ve Arap belagatı büyük oranda benzerlikler arz
etmektedir. Bu benzerlikler edimbilimle Arap belâgatını büyük ölçüde birbirine
yaklaştırmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Edimbilim, Belagat, Dilbilim, Arap Dili, Söz Edimleri,
Felsefe
Pragmatics and Arabic Rhetoric
Abstract: Pragmatics is an ongoing formation process and study area has

Sendika ve Konfederasyonların Gelirleri

Sendika ve konfederasyonların gelirleri;
a) Üyelerinin ödeyecekleri üyelik ödentilerinden,

b) Bu Kanuna göre yapabilecekleri faaliyetlerden elde edilecek
gelirlerden,

c) Bağış ve yardımlardan,

d) Mal varlığından elde edilen gelirlerden oluşur.
Sendika ve konfederasyonlar, kendilerinin veya Türkiye Cumhuriyeti
Devletinin üyesi bulunduğu uluslararası kuruluşlar hariç, dış
kaynaklardan Bakanlar Kurulunun izni olmadıkça yardım ve bağış
kabul edemezler.
Sendika ve konfederasyonlar tüm nakdî gelirlerini bankalara
yatırmak zorundadırlar. Zorunlu giderler için kasalarında tutacakları
azamî nakit mevcudu tüzüklerinde gösterilir.


Üyelik ödentisi

Kamu görevlileri sendikasına, kamu görevlisinin ödeyeceği
üyelik ödentileri, 14 üncü madde çerçevesinde doldurulan üyelik
başvuru formuna ve sendika tüzüğünde belirtilen aylık ödenti tu-
tarına göre kamu işverenince aylığından kesilerek beş gün içinde

‘ADNÎ RECEB DEDE DÎVÂNI’NDA MEVLÂNA

Özet
Türk İslam medeniyetinin yetiştirdiği en önemli isimlerden biri olan Mevlânâ, derin
fikirleri, dehâsı, eşsiz sevgi ve hoşgörüsüyle gerek yaşamı gerekse ölümünden sonra pek çok
topluluğu etkilemiş büyük bir mutasavvıf, âlim ve şairdir. Birçok divan şairi Mevlânâ‟nın
düşünceleri çevresinde kurulan Mevlevîlik tarikatına intisap etmiş, Mevlevîliğe sevgi duymuş
ve Mevlânâ‟ya duydukları sevgiyi şiirlerinde sıkça dile getirmiştir. Zamanla Mevlevîlik adeta
şair yetiştiren bir ocak haline gelmiştir. Bu ocakta yetişen şairlerden biri de 17.yüzyıl Mevlevî
şairlerinden Adnî Receb Dede‟dir. Adnî‟nin Divânı tarandığında 7‟si Mevlânâ‟ya, 1‟i Şems-i
Tebrîzî‟ye, 1‟i de Mesnevî‟ye yazılmış 9 kaside ve Mevlâna‟ya ait birçok unsur
görülmektedir. Bu çalışmada tespit edilen unsurlardan hareketle Mevlevî bir divan şairi olan
Adnî‟nin gözünden Mevlânâ‟ya bakmaya çalışılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Mevlânâ, Divân şiiri, Adnî
MEVLÂNA IN DIVÂN OF ADNÎ RECEB DEDE
Abstract

BİNBİR GECE* [MASALLARI]

Atatürk Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi, sayı: 27, Erzurum, 2007
BİNBİR GECE* [MASALLARI]
R. A. NICHOLSON**
Çev. Prof. Dr. Süleyman TÜLÜCÜ***
* Bu yazı, R. A. Nicholson’ın A Literary History of the Arabs (Cambridge University Press, Cambridge
1969) adlı eserindeki (s. 456-459) Binbir Gece’yle ilgili bölümün çevirisidir. Yazıya, konunun daha iyi
anlaşılması için, tarafımızdan bazı notlar ilâve edilmiş; ayrıca, sonuna, okuyucuya yararlı olacağı
mülâhazasıyla, bir “Seçilmiş Kaynakça” eklenmiştir. Binbir Gece Masalları hakkında geniş bilgi ve
bibliyografya için bk. Süleyman Tülücü, “Binbir Gece Masalları Üzerine (Seçilmiş Bir Bibliyografya
İle)”, Atatürk Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi, sy. 22 (2004), s. 1-53. Tercüme ettiğimiz
makalelerde, gerek özetlerdeki gerekse çevirilerdeki bazı cümlelerin kontrol edilmesinde yardımlarını
gördüğüm, Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü öğretim